Dr. ÖĞRETMEN ÜYE DEMİREL BARUT: KİŞİNİN HAYATI BOYUNCA 1-2 ATAK GÖRECEĞİNDE ASTIM ATAKLARINI AZALTABİLİRİZ
Astımın korkulacak bir hastalık değil, kontrol altına alınması gereken bir hastalık olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Yeşim Demirel Barut, yaklaşan 2 Mayıs Dünya Astım Günü ile ilgili olarak, ‘Biz toplumu bilinçlendirmek istiyoruz. Artık astımdan ölüm diye bir şey yok. Lütfen gelin bu sorunu çok kolay bir şekilde halledelim. Astım ataklarını o kadar azaltabiliriz ki insan hayatı boyunca tahminen 1 veya 2 atakla hayatına devam edebilir. Sağlıklı, keyifli ve ataksız günler geçirmek istiyoruz” dedi.
VM Medical Park Maltepe Hastanesi’nde Göğüs Hastalıkları Uzmanı olarak görev yapan Öğretim Üyesi Dr. Yeşim Demirel Barut, 2 Mayıs Dünya Astım Günü yaklaşırken hastalık hakkında bilgi verdi. Astımın akut ataklar ile seyreden kronik bir hastalık olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Barut, “Hırıltı, hırıltı, nefes darlığı ve bazen öksürük gibi belirtiler görülebiliyor.”
TÜRKİYE’DE HER 7-8 ÇOCUKTAN BİRİNDE ASTIM VAR
Astım türlerinin alerjik astım ve alerjik olmayan astım olarak ikiye ayrıldığını belirten Barut, “Alerjik astım, genellikle çocukluk çağında başlayan ve en kolay teşhis konulan astım türüdür. Alerjik olmayan dediğimiz, alerjiden bağımsız astımdır. Ayrıca birçok alt türü vardır. Bazıları obeziteye bağlı yani kiloya bağlı astımdır. Sabit hava hassasiyeti dediğimiz sabit hava sızdırmazlığına bağlı astım. Bunun dışında mesleki astım, egzersiz astımı veya alerji dışındaki tahriş edici maddelere bağlı astım olarak sınıflandırabiliriz. Dünya bilgilerine göre, şu anda yaklaşık 300 milyon astım vakası var. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı yüzde 4,5 oranından bahsediyor. Yüzde 4,5 dediğimizde yaklaşık olarak her 12-13 yetişkinden birinde, 7-8 çocuktan birinde astım olduğundan bahsediliyor. 2025 yılında 100 milyona yakın kişinin astımla hayata karışacağı tahmin ediliyor” dedi.
PANDEMİDE SIK DETERJAN KULLANIMI ASTIMLILARI OLUMSUZ ETKİLEDİ
Astımda diğer hastalıklardan farklı bir artış olduğunu söylemenin çok doğru olmadığını belirten Barut, ‘Son yıllarda özel bir artış yok. Ancak pandemi döneminde alerjenlerin artması, dezenfektan ve deterjanların aşırı kullanımı astım hastalarını olumsuz etkiledi. Ama özel bir artış yok. Astım kronik bir hastalıktır. Yani doğal bir hastalık değil. Bu nedenle ‘Astımdan korkmayın, astımı önleyebilir ve kontrol altına alabilirsiniz’ diyoruz. Kişi uygun tedaviyi alır ve hekim denetimini ihmal etmezse astım hastalığından korkmasına gerek yoktur. Kontrol altına alınabilir. Ama uygun bir hastalık değil. Onu tanıyor muyuz? terimleri kullandı.
HERKESİN SALDIRISI FARKLIDIR
Astımın ataklarla giden bir hastalık olduğunun altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Barut, ‘İyileşmiyorsunuz ama normalleşmeye başladığınız aşikar. Belli bir dönem, atak dönemi dediğimiz hastalığı hissettiğiniz dönemdir. Atak döneminde hastanın ilaçları ayarlanır. Bunun dışında stabil bir ilaç ayarlaması yapılır. Herkesin perdesi farklıdır. Tedavi de kişiden kişiye değişir. Saldırının şekli de değişir. Tedaviyi o kişiye göre düzenliyoruz. Normal zamanda farklı bir düzenleme yaparken, hücum zamanında farklı bir düzenleme yapıyoruz. Kontrol altında tutuyoruz. Eskiden ilacımız az olduğu için bazı astım riskleri vardı. Astımdan ölenler oldu. Bu hastalıkta sosyoekonomik koşullar çok belirleyicidir. Üçüncü dünya ülkelerinde hala astımdan ölen insanlar var ama eskisi kadar değil. İlaçlar çok gelişti ve gelişmeye devam ediyor. Doktor ve hasta arasında iyi bir bağ kurulur ve sistemli bir kontrol sağlanırsa yüzde 95 kontrol altına giriyor. Maalesef ‘zor astım’ kategorisine giren insanların% 5’i var. O kısımda biraz sorun yaşıyoruz. Verdiğimiz ilaçlara dirençli oldukları halde hala üzerinde çalıştıkları için mi? söz konusu.
Kovid-19 pandemisinin astım hastalarını nasıl etkilediğine değinen Barut, “Bu konudaki araştırma yayınlanmadan önce kendi muayenehanemde gördüğüm bir şey vardı. Kovid-19 döneminde astımlılar ve KOAH’lı kişiler hastaydı. çok temasa geçtik çok korktular ‘Kovid geldi ne yapacağız öleceğiz biteceğiz’ diye düşündüler ama korkulduğu kadar değil.Öncelikle bu hastalar kendilerini korudular. 2. olarak halk arasında fisfis olarak bilinen inhaler tarzı ilaçlar kullandılar.Bu ilaçlar hastaları korudu.Daha sonra yapılan araştırmalar yayınlandı.Aslında Çin’de yapılan bir yayında desonic dediğimiz bir faktörün desonic olduğu ortaya çıktı. astımlı hastalarda önemli ölçüde koruyucu.Bu element daha sonra Covid?’li ağır hastalarda kullanılmaya başlandı.
GENETİK FAKTÖRLER KİMİN ASTIM OLDUĞUNU BELİRLEYEBİLİR
Astımdan korunmanın sorun olduğunu çünkü astımda genetik faktörlerin de etkili olduğunu ifade eden Barut, “Çevresel faktörler de var. Yani kendi içinde bir şeyden dolayı astım var gibi bir şey söylemek çok zor. Bazen genetiğiniz kimin kim olduğunu belirliyor.” astım olur.anne veya babası astımlı olan çocukların astım olma olasılığı yüzde 20-30 sadece anne veya babada astım varsa.her iki ebeveynde de astım varsa bu %60-70 dir yani koruması yoktur.ama bir tane var Alerjik insanlar astıma dönüşürler.Bu alerjen kümesiyle özellikle küf mantarı ve ev akarları ile temas edenler de hastalığa geri dönebilir.Asıl sorun astımı önlemek değil, kontrol altına almaktır.Aslında , hastaları kontrol edebiliyoruz.En değerli nokta bu.Böylece yaşam kalitemizi yükseltebiliriz.Astımda başarıyı şöyle tanımlarız: Kişi ne kadar az atak geçirirse astım tedavisi o kadar başarılı olur.Atağını o kadar azaltabiliriz. Öyle ki, bir insan hayatı boyunca astım teşhisi konulduktan sonra ortalama 1 veya 2 kez atak geçirerek hayatına devam edebilir. Bu da yaşam kalitesini inanılmaz kılıyor.”
ASTIMDA BAŞARININ SIRRI DAHA AZ ÜRÜN, DAHA AZ TOZ, DAHA AZ KOKU
Alerjik ve kronik astımlıların nasıl yaşaması gerektiğine değinen Barut, “Her şeyden önce evinizin durumu çok kıymetli. Bizim için alerjinin en önemli özelliği gece uyarımıdır. Gece uyarılıp gündüz şikayet edilmesi. .Aslında evcil hayvan,çiçek vs gibi faktörlerin daha az olmasını tercih ediyoruz.Az eşya, daha az tozlu ortam, daha az dezenfektan, daha az koku başarıda başrol oynuyor.Sigara kesinlikle yasaklanmalı.Mutlaka yıllık grip aşısı istiyoruz. “Düzenli doktor kontrolü, sistematik ilaç kullanımı ve hastanın kullandığı ilaçlarda en ufak bir atak olursa hızlıca doktora ulaşıp ilaç lezyonunu tekrar yaptırmak istiyoruz” dedi.
Bahar aylarında risk faktörlerinin arttığını ifade eden Barut, “Astımlı hastalarda alerji potansiyeli çok yüksek. İlkbaharda en büyük sorun doğal polen. Ama sadece baharda değil. Örneğin baharda çok fazla polen var. çiçek polenleri var ama sonbaharda çimen polenleri çok oluyor.O zamanlar hastalarımıza ‘Piknik tarzı yerlere sık gitmeyin, camlarınızı çok açmayın, gerekirse maske kullanın’ derdik. Dışarı çıkıyorsun, şikayetin varsa çabuk başvur” diye konuştu.Belirli dönemlerde, o süre gelmeden belli bir süre içinde 3 ayla sınırlayabilirsek, erken dönemde anti-alerjik ilaçların dozunu arttırabiliriz.’ diye konuştu. biçim.
İLAÇLAR DENETLEYİCİ VE YARDIMCI OLARAK AYRILIR
Astım tedavisinde kullanılan ilaçların kontrol edici ve rahatlatıcı ilaçlar olarak ikiye ayrıldığını ifade eden Barut, “Kontrol edici ilaçlar uzun süre kullanılan, oldukça uzun süreli, hastalığın mekanizmasına etki eden ve etki eden ilaçlardır. Rahatlatıcı ilaçlar, akut atak döneminde nefes darlığını gideren veya öksürüğü gideren ilaçlar şeklindeki kısa etkili ilaçlardır.
‘KAMUYU BİLİNÇLENDİRMEK İSTİYORUZ’
Yaklaşan 2 Mayıs Dünya Astım Günü ile ilgili konuşan Barut, “Göğüs hastalıkları hekimleri olarak o günle farkındalık yaratmak istiyoruz. Çünkü astım artık korkulacak bir hastalık değil. Kontrol edilmesi gereken bir hastalık. Dünya Astım Günü olarak 1998 her yıl mayıs ayının ilk salı günü bu günü kutluyoruz toplumu bilinçlendirmek istiyoruz artık astımdan ölüm diye bir şey yok lütfen gelin tedavinizi yaptırın çok basit bir şekilde bu sorunu çözelim istiyoruz sağlıklı, mutlu ve ataksız günlere kavuşmak için” diyerek sözlerini tamamladı.