14 Mayıs seçimlerine üç haftadan az bir süre kala partilerin seçim çalışmaları da ağırlaşıyor. Ramazan ayının sona ermesinin ardından milletvekili adayları kendi bölgelerinde seçim çalışmalarına hız verdi. Yeşil Sol Parti İstanbul 1. Bölge 3. Sıra Milletvekili Adayı ve Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Lideri Hakan Öztürk, Diyarbakır, Siirt ve Mardin’de ilk halk mitinglerini gerçekleştirdikten sonra seçim bölgesi İstanbul’a gelerek seçmen toplantılarını başlattı.
Öztürk’ün önceki gün görüşmelerinden biri de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcileri ve öldürülen kadınların aileleriyle oldu. Öztürk daha sonra Yeşil Sol Parti’nin Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda düzenlediği Bahar Şenliğine katılarak bir konuşma yaptı. Öztürk, ‘güçlü meclis’ tartışmasına ilişkin yaptığı konuşmada, “O meclisin güçlü olması için Kürt milletvekilleri Kürtçe konuştuğunda ‘Kürtçe konuşuldu’ diye kaydedilsin. ‘Bilinmeyen dilde’ değil” dedi.
‘ÖNEMLİ İŞLERE BAŞARICAĞIZ ZAMAN İTTİFAK HER ZAMAN GEREKLİDİR’
Bugüne kadar sosyalist çabanın içinde olduğunu belirten Hakan Öztürk, Yeşil Sol Parti’den adaylığını ‘siyasi bir zorunluluk’ olarak ilan etti. “Bu yeni seçim düzenine göre partilerin oyları milletvekili konumuna göre hesaplanıyor, toplanmıyor. Seçimler ayrı ayrı” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Böylece bütün partiler birleşip Yeşil Sol Parti’de yerlerini alıyor. Ben partimle yer aldım. Yeşil Sol Parti ittifak demektir. İttifak bağlantıları giderken her zaman gereklidir. Kürt hareketinin önerisiyle ortaya çıkan Emek ve Özgürlük İttifakı bunun en klasik örneklerinden biridir. Yeşil Sol Parti buna bağlıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi ile birlikte bunun tam bir pratik tezahürüdür. Mecliste etkin bir şekilde yer alabilmek ve gelişigüzel bir hareket ve müdahale sürecinde her zaman bir arada olabilmek için buna önem vermek gerekiyor.”
“GÜÇLÜ PARLAMENTER SİSTEM SADECE BİR YAKLAŞIMDIR”
Millet İttifakı, 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması halinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden parlamenter sisteme geçeceğini açıkladı. Öztürk, bu konuya da değinerek, ”Güçlü bir parlamenter sistem olacağı söyleniyor. Bu sadece bir benzetme. Parlamentonun güçlü olması ne demektir? Çalışmak, insanlarla bağ kurmak demektir. Ama kimsenin umurunda değil. Meclis’in halkla bağları güçlü olsun denilince akla sadece esnafın ziyareti geliyor. Meclisin güçlü olmasını istiyorsak, halk örgütlerinin gücünün meclise yansıması gerekir. İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı. Şimdi 6284 sayılı kanun yürürlükten kaldırılmak isteniyor. Kadın örgütlerinin temsilcileri ve tartışmaları mecliste olursa bu yapılamaz. Şu anda çalışanın fiyatı 8 bin 500 lira. Açlık sınırı 700 lirada 9’dur. İşçi sınıfının parlamentoda bir etkisi varsa bu yapılamaz. Kürt halkının örgütlü temsilcileri mecliste olsa, bütün bu tartışmalar oraya yansısa bu kadar kolay kayyum atayamazlar. Güçlü bir parlamento, güçlü bir örgütlü toplum demektir. Esnaf ziyareti ile olmaz.”
‘TÜRKİYE’NİN DERİN BİR SORUNU VAR’
Öztürk, seçildikten sonra yapacaklarını şöyle anlattı: “Kürt halkı uzun yıllardır kendi kimliği, kültürü ve varlığı için mücadele ediyor ve bunun dikkate alınması gerektiğini söylüyorlar. Kürt ve Türk halkının eşitlik temelinde kardeşliğini sağlamadan güçlü bir parlamentoya sahip olamayız. Ekonomik bahisler çok yüzeysel işleniyor. Son artışlar geri çağrılır. Türkiye’de derin bir sorun var. Tüm değer her seferinde sermayenin elinde birikir. O sermaye size sağlık hizmeti verecekse, size her zerresini verir. Halka hizmetin tamamının kamu hizmeti olarak verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Personel sınıfı ise gelişen tüm bu teknolojiden yararlanamamaktadır. 8 saat değil 12 saat çalışıyor. 6 saat çalışması gerektiğini söylüyoruz. Bunu yıkılmış, gerici, karanlık iktidarlardan istememeliyiz. Üreten ve çalışan biz olduğumuz için iktidarda olacağız. Bunu emekçilerin amaçları olarak söylemeliyiz. Mecliste olsaydım daha sakin konuşmaya çalışırdım.”
